Süresi Sınırlı Dinamik Psikoterapi Modeli : Ana Maddeler ve Amaçlar

Süresi Sınırlı Dinamik Psikoterapi Modeli : Ana Maddeler ve Amaçlar

  • 4.70

Süresi Sınırlı Dinamik Psikoterapi Modeli : Ana Maddeler ve Amaçlar

Hanna Levenson, Ph.D.

1970’lerin sonunda kısa süreli terapi öğretmeye başladığımdan beri, kısa süreli dinamik terapileri uygulamanın yanı sıra daha kısa süreli müdahaleleri öğrenme ve öğretmeye yönelik de etkili terapi modellerini araştırdım. Terapi modelleri (bilinçli veya bilinçsiz bir şekilde) psikoterapide bilinenlere dair anlayışımızı süzmeye alışkındır. Net bir modele sahip olmak terapistin ana maddeleri sorgulamasını, terapide ne olup bittiğini değerlendirmesini ve bu modelden nasıl sapabileceğini bilmesini sağlar. Bu faktörlerin tümü, terapi kısa süreli olduğunda özellikle önemlidir.

Etkili modelin peşinde koşmalarım sonunda beni Hans Strupp, Jeffrey Binder ve arkadaşları (1984) tarafından geliştirilen ‘süresi sınırlı dinamik psikoterapi’ye (SSDP) getirdi. Bu odaklı, çağdaş psikodinamik yaklaşımın merkezinde hasta ve terapist arasındaki ikili ilişkinin incelenmesi yatmaktadır. SSDP, kişinin kendisiyle ve diğerleriyle olan etkileşimindeki belli başlı değişiklikleri uyandırabilmek amacıyla terapist ve hasta arasında gelişen ilişkiyi kullanır. Prensipleri ve teknikleri zaman sınırlarından bağımsız şekilde genel olarak uygulanabilir; ancak formülasyonları ve müdahale metotları, kısa süreli veya süresi sınırlı terapide görülen, ‘zor hasta’ diye tanımlanan hastalar için özellikle uygundur.

NEDEN SSDP?

Mümkün olan tüm metotlar arasında SSDP’yi seçme nedenlerin: (1) Zor hastaların tedavisindeki uygulanabilirliği (geniş seçim kriterleri); (2) deneysel incelemelere olan sorumluluğu; ve (3) daha verimli ve etkili çalışmak isteyen psikodinamik açıdan eğitilmiş uzmanlara olan yakınlığı ve ulaşılabilirliği

GENİŞ SEÇİM KRİTERLERİ

Kısa süreli terapiye esnek bir yaklaşım olan SSDP kronik kişilerarası problemleri olan veya kişilik bozukluğu olan kişilere- ‘zor hasta’ diye tanımlanan hastalara- tedavi amacıyla tasarlanmıştır. Bu hastalar terapistle bir uzlaşmaya varacakmış gibi durmayan – apaçık yardım ihtiyacında olup da bunu önleyen veya engelleyen hastalardır. İçgörüleri yok gibidir veya içgörüleri yoksa akılları sürekli tekrar eden, uyumsuz davranış örüntülerinden kurtulamamışlardır. Kesinlikle süresi sınırlı terapiye hazır gibi görünmezler.

Bu tip bireyler sıklıkla ‘zor’, ‘korkunç’ veya daha kötü sıfatlarla etiketlenmişlerdir çünkü onların tedavileri terapistlerin yeteneklerini ve kaynaklarına taleplerde bulunurlar ve özellikle, uzmanların onlara karşı kendi tepkilerini yönetebilme yeteneklerini zorlarlar. ‘Tedaviye dirençli’ ve ‘yardımı reddeden’ hastalara dair yapılan bir psikiyatrist araştırmasında görüşülen kişilerin %100’ü zor hastalara diğer hastalardan farklı davrandıklarını söylemişti; bu davranışlar: çok fazla sınır koymak, kızgınlık hislerini reddetmek, fazlasıyla dikkatli ve özenli olmak, tedavi sürecini fazlasıyla uzatmak veya erkenden sonlandırmak, onları direk reddetmek veya terk etmekti (Bongar, Markey & Peterson, 1991). Bu tip hastalar sıklıkla kişilik bozuklukları teşhisleri alırlar; bakımlarını üstlenenlere veya onları tedavi etmek isteyenlere de sıklıkla yönetimsel sorunlar yaratırlar.

Kısa süreli terapi terapisti olarak kişi uygulama alanından bu tip hastaları eleyebilir (ki bu hastaların ihtiyaçlarına karşı çok duyarlı bir hareket değildir, ayrıca bugünkü yönlendirilmiş sağlık hizmetlerini düşündüğümüzde pek uygulanabilir değildir), veya zor hastalarla zamana duyarlı bir tarzda çalışacak şekilde tasarlanan müdahalelerle, rasyonel bir terapötik model kullanabilir.

Kısa süreli terapi ortak bir terapötik metot olarak belirmeye başladığında, oldukça sınırlı seçim kriterleri yaklaşımını kullanan bir uzman olan Peter Sifneos kısa süreli terapi yapan terapistlerin ikinci kuşağının öncülerinden kabul edilmektedir. (Crits-Christoph & Barber, 1991; Levenson & Butler, 1994). Sifneos (1979/1987) Ödipal konularla ilgilenmeye odaklanan kısa süreli anksiyete uyandıran psikoterapi modelini (KSAUP) geliştirmiştir. Şu kriterleri kullanarak olası hastalarını elemektedir:

  • Hastanın başlıca şikayetlerini sınırlayabiliyor olma yeteneği
  • Çocukluk evresindeyken bir alış-veriş veya ‘anlamlı bir ilişki’ olduğuna dair kanıt.
  • Değerlendirici kişiyle görüşme boyunca esnek davranabilme kapasitesi
  • Görüşme esnasındaki hisleri direk deneyim edebilme ve dışa vurabilme yetisi
  • Psikolojik anlamda kapsamlılığın olması, yani:
  • ortalamanın üzerinde zeka
  • psikolojik farkındalık
  • Değişim için motivasyon sahibi olmak, yani:
  • psikiyatrik değerlendirmede aktif katılım sağlama isteği
  • kendisinden bahsederken dürüst olma
  • kökendeki bazı semptomların psikolojik olduğunu fark edebilme yetisi
  • iç gözlem ve meraklılık
  • yeni fikirlere açık olmak
  • tedavinin sonuçlarına dair gerçekçi beklentiler
  • zaman ve parayı mantıklı bir şekilde feda edebilme isteği

Devamı için tıklayınız