Ağrı Yönetimi, Davranışsal Tıp ve Diş Hekimliği

Ağrı Yönetimi, Davranışsal Tıp ve Diş Hekimliği

  • 4.70

Ağrı Yönetimi, Davranışsal Tıp ve Diş Hekimliği

Steven Jay LYNN – Irving KIRSCH

 

Tıp Enstitüsü (2004)’nün yaptığı bir araştırma, önemli bir sonuca ulaşmıştı: “İnsan sağlığı ve hastalığı bakımından davranışsal ve toplumsal faktörlerin oynadığı rolü tam olarak anlamadan, bu faktörlerin dönüştürülebilmesinin yollarını ve kişisel yaşam deneyimlerinin hekim-hasta ilişkilerini nasıl etkilediğini değerlendirmeyi bilmeden hiçbir hekimlik eğitimi tamamlanamaz” (sf. 60) Hipnoz, ağrıyla ilgili davranışlar ile deneyimlerin ve değişik tıbbi rahatsızlıkların tedavisi ile idaresinde değişikliklerde etkinliği bir hayli artıran bir araçtır (Chaves, 1993, 1997b; DuBreuil & Spanos, 1993; Pinnell & Covino, 2000). Bu bölüm, hipnotik ağrı tedavisi için hastaların nasıl seçileceği ve hipnozun kullanıma için nasıl hazırlanacaklarıyla ilgili bir tartışmayla başlıyor. Kronik ve akut ağrının hipnotik olarak idaresinde farklı tarzlar olduğundan her hasta için örnek indüksiyon ve telkinler ayrı ayrı verilir. Ağrı tedavisinde kullanılabilen ilave telkinler de bulunulabilir. Hipnoz aynı zamanda başka tıbbi ve fiziksel sağlık ortamlarında da kullanılabilir. Örneğin hipnozun ameliyat olan hastaların tedavisinde ve ameliyata hazırlanmalarında, ameliyat sonrası mide bulantısı, aşırı hassas bağırsak sendromu (IBS), astım ve siğil tedavilerinde yararlı olabileceği gösterilmiş durumda. Bunların herbirisi bu bölümde ele alınacak. Son olarak hipnozun diş hekimliğinde kullanımını de ele alacağız.

 

Hipnozun toplumsal yarar bakımından en büyük potansiyel özelliği, katılımcıların hem kronik hem de akut ağrıyı radikal bir biçimde azaltma ya da bazı durumlarda ortadan kaldırma yeteneğini kazanmalarını sağlamasında yatıyor (Lynn, Kirsch, Barabasz, Cardena, & Patterson, 2000). Antikiteden günümüze kadar Mesmer ve de Puysegur gibilerin umut verici iddialarıyla birlikte fiziksel yaralanma, halsizlik ve hastalıklardan kaynaklanan ağrının görünüşe göre mucizevi biçimde azaltılmasıyla ilgili öyküler hep hipnozla ilintilendirmiştir (Gauld, 1996). 1. Bölüm’de gözlemlediğimiz gibi 19. Yüzyıl’daki mesmerik işlemlerle yürütülen ağrısız ameliyat iddiaları abartılıydı. Hipnoz olmadan da önemli oranda ağrı azalması mümkün olabiliyordu. Hipnozla ilintili ağrı azalmaları, benzersiz ya da özel bir bilinçlilik durumunun bir sonucu değildir. Ancak devam eden vaka raporları ve anekdotsal gözlemler sağanağı tıbbi arenada hipnozla ilgili başlangıçtaki iyimser değerlendirmeleri desteklemeyi sürdürdü. 1980’lerin başında iyi kontrol edilmiş araştırmalar, tıbbi rahatsızlıkların tedavisinde hipnozun rolünü ampirik olarak değerlendirdi ve hipnoza dayanan müdahalelerin etkinliği bakımından ikna edici kanıtlar ortaya koymaya başladı (Lynn ve diğerleri., 2000; Pinnell & Covino, 2000).

Devamı için tıklayınız